7 Nisan 2010 Çarşamba

bi nefes hikaye


Aylardan Ağustos.sıcak mı sıcak bir gün.rüzgarın boğazına gümüş bir bıçak dayamışlar gibi gıkı çıkmıyor.tüm hıncıyla ve gareziyle gürleyen güneş gitmiş, savaştan yorulmuş bedeniyle yatağına usulca sokulmuştu.dolayısıyla da günün tüm harareti dinmiş ve bir tek ağustos böceklerinin cırıltıları geceye eşlik ediyordu.bir de uzaklardan rızkı için didinen baykuşların ayak sesleri...

Ve ben vardım.uyuyamamıştım,kendimi dinliyordum sessizce.bazen iyi geliyordu da bazen nedense içimi acıtıyordu bu.yine içimin acıdığı zamanlardan birindeydi.sıkıntılı bir yürekle kaldırdım başımı göğe ve sıcaklığın vermiş olduğu baygınlıktan sonra serinliği dinledim.gözlerimi kapamıştım,sanki kaparsam her şeyden uzaklaşacaktım.dinledim,dinledim,dinledim dakikalarca sessizliği ve kainatın sessiz çığlığını.o da ben gibi susuyordu avazı çıktığı kadar.aniden izleniyormuşum hissine kapıldım.gözlerimi açtığım tam o sırada gökyüzünde ayla gözgöze geldik.önce haşin sonra merhamet dolu gözlerle baktı.anlamıştım beni sevmişti.belki de gözlerimden kalbimi okumuştu.sessizliği gene onun esrik sesi bozdu:

-Nasılsın çocuk?Hayrola bu saatte ne gezmekte; neyin peşini sürmedesin? dedi. sevmezdim öyle yabancılarla sohbet etmeyi.neyim olurdu ki onlarla konuşacak?hem annem sıkı sıkı tembihlemişti.büyümüş olsam da hala annemin öğütlerini tutardım.ses etmedim ama beni konuşturmasını biliyordu:

-Sana bir hikaye anlatacağım, dedi.Ama aramızda kalacak.kimselere duyduğunu söylemeyeceksin."tamam." anlamında merakla ve kocaman açılmış gözlerle kafamı salladım.hala temkinli yaklaşıyordum.

-Yıllar yıllar öncesinde Güneş ve ben iki sevgili idik.ne dünya ne de içindekiler böyle bir sevgi görmemiştir bugüne dek.ben onu sevdikçe o aşkımın ateşinden yanıyor bense onun ışığının parlaklığıyla aydınlanıyor,her gün biraz daha fazla yansıtıyordum onu ve dillere destan güzelliğini.ben güneşe hayran,ona meftun,ona tutuklu...gözüm ondan başkasını görmüyordu.her sabah birlikte doğuyorduk dünya üzerine ve dünya üzerindekilere.akşam yine sessizce beraber çekiliyorduk.Ademoğlundan birisi demiş ya "aşk köpeği bile kafiyeyle havlatır" diye,işte her şey öyle şiirseldi.

Devamı gelecek...

Hiç yorum yok: