Çok matrak bir adam. Hafif göbeğin bir ine bir çıka yükseldiği,
gevrek gevrek bir gülüş...Altı kızdan sonraki tek erkek çocuk olması
dolayısyla nenemin kardeşi büyük dayımın havasını bir düşünün, o
iltiması, üzerindeki ilgiyi ve bununla birlikte gelen şımarıklığı.
Yıllar yıllar öncesinde, daha henüz çocukken ailecek komşu
köylerden birine gidiyorlar. Bayram belki seyran, belki bir düğün... Ev
sahibesi kadın âdet olduğu üzere bir yer sofrası kuruyor. Sofrada
sarma var. O yıllarda büyüknenemgil köyün en zengin insanlarından
olsalar da fakirlik herkesin başında olduğundan sarma zengin sofraların
harcı. Her zaman bulunabilen bir yemek değil. Kim bilir belki
ileşberlik(Bu
bana kalırsa rençberlik sözcüğünün bozularak söylenişi ve anlamı: beden
gücüne ve toprağa dayalı çalışma biçimi, kara işçilik de diyorlar) olduğundan bu tür ince bir yemeği yapmak için vakit yoktur.
Dayım çocuk saflığıyla çok hoşuna gitmiş olacak, ağzına ikişer
ikişer atıyormuş sarmaları. Hiç tanıyamadığım büyüknenem de daha kibar
olsun, sanki görmemiş gibi davranmasın diye çaktırmadan çimdik atıp
dürtüklüyormuş. Tabi dayım o şımarıklığı üstüne eklenen hazır cevaplığı
ile: