30 Mayıs 2012 Çarşamba

o adam benim dayım

  Çok matrak bir adam. Hafif göbeğin bir ine bir çıka yükseldiği, gevrek gevrek bir gülüş...Altı kızdan sonraki tek erkek çocuk olması dolayısyla nenemin kardeşi büyük dayımın havasını bir düşünün, o iltiması, üzerindeki ilgiyi ve bununla birlikte gelen şımarıklığı.

  Yıllar yıllar öncesinde, daha henüz çocukken ailecek komşu köylerden birine gidiyorlar. Bayram belki seyran, belki bir düğün... Ev sahibesi kadın âdet olduğu üzere bir yer sofrası kuruyor. Sofrada  sarma var. O yıllarda büyüknenemgil köyün en zengin insanlarından olsalar da fakirlik herkesin başında olduğundan sarma zengin sofraların harcı. Her zaman bulunabilen bir yemek değil. Kim bilir belki ileşberlik(Bu bana kalırsa rençberlik sözcüğünün bozularak söylenişi ve anlamı: beden gücüne ve toprağa dayalı  çalışma biçimi, kara işçilik de diyorlar) olduğundan bu tür ince bir yemeği yapmak için vakit yoktur.

  Dayım çocuk saflığıyla çok hoşuna gitmiş olacak, ağzına ikişer ikişer atıyormuş sarmaları. Hiç tanıyamadığım büyüknenem de daha kibar olsun, sanki görmemiş gibi davranmasın diye çaktırmadan çimdik atıp dürtüklüyormuş. Tabi dayım o şımarıklığı üstüne eklenen hazır cevaplığı ile:
  -Ne dürtüpdurusun gız, üçü ağzıma mı sığıyor, demiş.

Hiç yorum yok: