31 Temmuz 2010 Cumartesi

yaşasın türkü

Ben gibi üniversiteyi ailesinden uzakta okuyan kimseler-ki bunlar çoğunlukta zannımca- uzun otobüs yolculuklarında muhtemelen çok çeşitli insanlarla karşılaşıyordur. Bazıları hakikaten renkli kişilikler olsa da bazıları evlerden ırak... Ben de bu kimselerin varlığına bir kaç sefer tanıklık etmiş bulunduğumdan hiç muhatap olmamak için takarım kulaklığımı açarım kitabımı, ohhhh değmeyin keyfime! Şükür ki yalnızca 8 saat sürüyor. Daha fazla sürse yamulurdum herhalde yollarda.

İstanbul'a bu gelişimde yanımda yaklaşık 60-65 yaş civarında tonton bir amca vardı. Malum artık neredeyse bütün firmalar koltukların arkasına ekran koyuyorlar, isteyen müzik dinliyor isteyen film izleyebiliyor. İşte bu amcam da açtı Türk sanat müziğini, dinliyor; arasıra sesli bir biçimde söylüyor da. Buraya kadar herhangi bir problem yok benim açımdan. İstanbul'a yaklaştığımız sıralarda benimle muhabbet etmenin yollarını arıyor, ben farkediyorum fakat hiç oralı olmuyorum.

Benim de enteresan bir huyum vardır. Bazı kimselerin aksine kendimden yaşça bayağı büyük olan kimselerle konuşamam. Bu onları hor gördüğümden, beğenmediğimden değil kesinlikle. Sadece onlarla konuşacak hiç birşey bulamam. soru sorarlarsa evet hayır şeklinde kısa cevplarla kapatırım olayı. Ama güler yüzüm herhalde onlarda hiç de öyle konuşamadığım kanısını uyandırmıyor olsa gerek onlar konuşur ben dinlerim.

Amcam daha fazla dayanamadı. "Yahu ne güzel müziklermiş bunlar. Acaba bunları almamızın imkanı yok mu?" dedi. Ben de: "Valla ben öyle pek fazla teknolojiden anlayan bir insan değilim o yüzden bilmiyorum." dedi. Sonra: "Türk sanat müziği eserleri hakikaten çok güzel, öyle halk türküleri gibi değiller.ne öyle o 'manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış gördün mü?' anlamsız manasız ." dedi.

Tamam Türk sanat müziği gerçekten güzel bir tür falan filan ama halk müziğini çok seven bir insan olarak açıkçası benim içime oturdu bu söyledikleri. O türkü kabul ki biraz enteresan sözlere sahiptir ancak belki de sadece eğlenmek için söylenmiştir. Bunun yanında öyle türküler var ki bir tek cümleyle sizi can evinizden vurabilir, sayfalar dolusu duyguyu çok iyi bir biçimde ifade edebilir. Hem de bunu keskin Türk zekasıyla yapabilir. Hangi millet bizim kadar kıvrak bir zekaya sahiptir bu konuda.

"Ne zaman bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım" der Bedri Rahmi Eyüboğlu. Yüzlerce yıldır varlığını koruyan, söyleneni unutulmuş ama hala güncelliğini koruyan duygulara ev sahipliği yapan, bu harikulade eserlerin kıymetini bilmemek hiç de akıllı adam işi değil. Hepsinin söylenmesinin bir sebebi, bir hikayesi vardır. Artı bunların hakikaten derinlemesine incelemesi yapılsa muhakkaktır ki ülkenin o anki coğrafi, tarihi hatta ekonomik durumuna dair bile bilgi verebilir.

Örneğin şu enfes ifadeye bir bakın:

"
A İstanbul (Beyim Aman) Issız Kalası
Taşına Toprağına (Da Beyler Aman) Güller Dolası
O da Bencileyin (Aman) Yarsız Galası
Gidip De Gelmeyen (De Beyler Aman) Yari Ben Neyleyim
Vakitsiz Açılan (Da Beyler Aman) Gülü Ben Neyleyim
"

Bana halka tepeden bakan, onu küçümseyen, kendini beğenmiş bir tavır gibi geldi doğrusu bu durum.
Demek ki neymiş:
Her sakallıyı alim, her dedeyi tonton sanmayacaksın.Sanırsan ahanda böyle birden soğuturlar adamı işte. Papucun tersini yemiş gibi olursun suratına! Neyse nereden nereye getirdim konuyu.
Hadi hoşça ve esenle kalın dostlar!

30 Temmuz 2010 Cuma

oy oy

Dünden beri üzerimde bir kırgınlık...Elimi ayağımı oynatmaya mecalim yok. Ateşim de mi var ne? Arasıra yokluyor sanki. Bir ateş basıyor soyunuyorum,bir soğuk geliyor giyiniyorum. Kafam da ağrıyor. Tansiyonumda da mı bir dengesizlik var acaba? Yatarken kalkarken resmen etrafı süsüyorum.

İstanbul'un havası yaramadı. Çok da üşüyorum. Yaz gününde pencereyi kapıyı kapatıyorum, Kışlık hırkamı da giyiyorum, öyle oturuyorum evde.
Görenler ulemanın şaşkını hırka giyer yaz günü diyecekler. Sen koskoca kışı gayet sağlıklı geçir gel şimdi yaz ortasında hasta ol!

Hani hastalığın güzel bir tarafı da vardır, eğer size bakacak birisi varsa tabi. Naz yapabilir, önünüze her geleni reddetme hakkına sahip olabilirsiniz. Bir dediğiniz iki edilmez. Maalesef ki burda o lükse sahip olmadığım için ev arkadaşlarıma ses çıkartmamaya çalışıyorum. Sızlanmaktan da hiç hazetmiyorum işin doğrusu. Çorbamı bile alelacele kendim yaptım dün.Gurbette hastalık çekmesi de zor vesselam:)